Rukiye Eroğlu "Bir şeyi istiyorsan, git ve al!" The Pursuit of Happyness
"Ustalarını geçmeye çalışan bir çırak."
YENİ BİR YIL DAHA GELİRKEN…
Herkese kucak dolusu merhabalar :)
Bu benim yeni yıla atıf yaparak yazdığım ilk yazım oldu. Nasıl bir yılbaşı yazısı yazılması gerektiğini bilmiyorum. Sadece yazmak istediğim için yazdım. Umarım sizler de sadece okumak istediğiniz için okursunuz : ) )
2014’e “hoşça kal” demek için artık gün sayıyoruz. Vitrinler çoktan yılbaşı telaşına girdiler bile. Alışveriş merkezlerinde, caddelerde, eğlence mekânlarında, evlerimizde süslediğimiz Noel ağaçlarımız da bu duygusal hareketliliğe ortak oldular. Ajandalarda randevular, tatil planları 1 ay önceden tiklendi. Yetişkinlerden çocuklara kadar herkesin üzerindeki 31 Aralık gecesinin heyecanını şimdiden görebiliyoruz.
Bir yıl geriye gittiğimde geçen yılın bu zamanlarını çok iyi hatırlıyorum. Yine hepimiz 2014’e girmek için gün sayıyorduk ve 2014 için güzel dileklerimiz vardı. Huzurluydum… Hayatımın en sağlam yılı olarak göreceğim –ki buna adapte olmuştum- 2014’e saatler kalmıştı.
31 Aralık 2013 akşamı saat 18.00 civarlarında yorgun bir şekilde çarşıdan yurda dönüyordum. Klasik otobüs havasında bir ortam dakikalar sonra hayatımın en kötü hislerinden birini bana yaşatacaktı. Otobüs Umuttepe’ye yaklaştıkça otobüsteki insan sayısı azaldı. O an aklımdan ‘bu akşam benden başka yurda giden hiç kimse yok mu ya’ sorusu geçmedi değil ve sonunda Erenler Cedit konutlarının oraya geldiğimizde otobüste sadece ben kalmıştım. Otobüsün camından baktığımda evlerdeki neşe ile yanıp sönen Noel ağaçlarını görebiliyordum. O an işte o an, birdenbire inanılmaz mutsuz oldum, inanılmaz yalnız hissettim kendimi. Sanki o saate kadar tuttuğum her şey, 2014’e ait tüm dileklerim gözyaşı olarak damla damla kopup gittiler benden. Küçük bir çam ağacı bana şunu göstermişti; yılbaşında insanlar sevdikleriyle birlikte olmak isterlerdi ve ben yalnız başıma yurda dönüyordum, üstelik odamdaki diğer arkadaşlarım da sevdikleriyle birlikte geçirecektiler o geceyi. O an yılbaşından nefret ettim. Diğer insanların "yalnız insanları" ezmek için, daha çok yalnızlaştırmak için uydurdukları bir gün olarak düşündüm o günü. Bir de yalnızlığımdan nefret ettim. Yurda geldiğimde ağlayıp ağlayıp uyuduğumu hatırlıyorum. 2014’e geceden selam verememiştim, ‘hoş geldin’ diyememiştim. O geldiğinde hala kirpikleri ıslak, uykusunda kendisinden bihaber bir kızın başucunda sabaha kadar uyanmasını beklemişti selamını almak için. Uyandığımda ‘günaydın 2014, biliyorum benimle tanışmak için sabaha kadar uyanmamı bekledin. Sana bir “hoş geldin” diyemedim ama emin ol “hoşça kal” diyeceğim günü sabırsızlıkla bekliyor olacağım’ der gibi o sabah başladım hayata…
2014, iyi-kötü, güzel-çirkin geçti gidiyor. Bu sene 2015 için gün saymıyorum fakat neler yaşayacağımızı da merak etmiyor değilim. Bu yılın hayatımın temel taşlarından birini daha oluşturacağından şüphem yok. En başta bu yılın ortasında artık bir okulum olmayacak çünkü mezun oluyorum. Ve yeni bir hayat, yeni bir iş demekse evet yeni bir hayata başlamama da az kaldı. Tabi yeni bir hayatın getireceği stres şimdiden yüzümden okunuyor. Bir taraftan okulu bitirme telaşı diğer taraftan ideallerimi gerçekleştirebilme çabam yeterince şahane kılabilir mi 2015’i bilmiyorum.
Yeni yıla ilişkin dileklerim en az kalbim kadar hoş ve temiz :) İstediğim sadece iki şey var bu yıldan. Birincisi, sağlıklı huzurlu bir yaşam. İkincisi ise gözümü açtığımda kapattığımda yanımda bulabileceğim, o sevmediğim yalnızlığımı sandıklara kaldırıp ona kilit vurabilecek ve kilidi de açılmasın diye denize atabilecek bir insan :) ) Umarım yeni yıl hepinizin dileklerini beraberinde getirir, her zaman Noel ağaçlarındaki süsler gibi pırıl pırıl neşeli bir hayata sahip olursunuz. Şimdilik hoşça kalın :)