top of page

"Ruanda Katliamı"

 

"TUİÇ Stajyerliği yaptığım zaman "Ruanda Katliamı" üzerine çalıştım.  Bu bağlamda, Tasam ’da Afrika Uzmanı olarak çalışan aynı zamanda bazı üniversitelerin Afrika derslerine giren değerli araştırmacı Ufuk Tepebaş ile Ruanda Katliamı üzerine faydalı bir röportaj gerçekleştirdik. Konuya ilgisi olan herkes için faydalı olacağını düşünüyorum."

 

Bu olaylar neden Ruanda da oldu?  Şöyle ki bu olayların orda gerçekleşmesini bölge doğal kaynaklarca oldukça zengin olduğundan ya da tampon bir bölgeydi şeklinde bir nedene bağlayabilir miyiz?

 

Orta Afrika’da doğal kaynakların henüz tam olarak ne kadar olduğu bilinmiyor. Kanıtlanabilir rezervler üzerinden gidecek olursak şuanda çok bereketli kaynakların olduğu bir bölge olarak görülmüyor. Fakat şöyle de bir şey var yakın bir zamana kadar doğu Afrika için de aynı şeyleri söylemek mümkündü fakat son iki üç yıldır önce Etiyopya’da ardından Kenya’da ve Uganda’da petrol kaynakları ile doğalgaz kaynakları keşfedilmeye başlandı. Aynı şey Orta Afrika için de ileride olabilir lakin orta Afrika’nın en azından yer altı madenleri açısından,  madeni kaynaklar açısından zengin olduğunu söyleyebilirim. Bunun dışında bizim uluslararası ilişkiler tabiriyle stratejik açıdan önemli bir konumu mevcut. Ruanda o bölgenin merkezinde yer alıyor. Burada hem Kongo Demokratik Cumhuriyetine yakın olması hem de diğer ülkeler ile çevrili olması Ruanda’da stratejik üstünlüğü ele geçirecek ülkeye ve yönetime bir takım politikalar izleme fırsatı verebilir. Ama tabi ki Ruanda’da böyle bir katliam neden oldu zaten şu var Afrika’da ne oluyorsa olsun önce oranın geçmişine inmek lazım neler olmuştur neler bitmiştir diye. Geçmişte Fransa’nın, Belçika’nın burada izlemiş oldukları politikalar var. İnsanların birbirlerine düşman edilmesi, ekonomik kaynakların adaletli bir biçimde dağıtılmaması yine tutsiler azınlıktayken kaynakların kullanımın tutsilere bahşedilmesi diğer tarafta hutular ezici bir çoğunlukta bulunurken onların her şeyden mahrum bırakılması ve bu tarihsel düşmanlıkların sonucunda da iki tarafın birbirleriyle çatışması böyle bir katliamı ortaya çıkarmıştır.

 

Belçika neden özellikle azınlık olan bir kesimi çoğunluğa karşı destekleyip kışkırttı bundan Belçika’nın ne tür çıkarları olabilir?

 

Burada şöyle bir şey söz konusu eğer bir iktidarı çoğunluğa verirseniz orda zaten çok fazla bir sorun yaşanmaz. Azınlıkların orda çok fazla sesini çıkartabilecekleri bir durum söz konusu değildir. Ruanda’da %90 hutu nüfusuna karşı %10 civarında tutsi yaşıyordu.  Normal şartlarda burada azınlığın hiçbir şey söyleme hakkı yoktur. Fakat Ruanda’nın kalkınma sürecine bakınız daha çok batılıların, Belçikalıların, Fransızların tutsilerle işbirliği yaptıklarını görüyoruz. Burada yine aynı şekilde Belçikalı, Fransız iş adamları yatırımcılar bulunuyordu. Bunlar aralarındaki ticareti tamamen tutsilerin üzerinden sağlıyorlardı ve dolayısıyla o dönemde tutsilerle iş birliği yapmak daha kolaydı onların menfaatleri açısından. Tutsilerle bu işi yürütebiliriz şeklinde bir inanış hakimdi batılıların gözünde ve dolayısıyla oradaki kaynakların kullanımı yönetimi idaresi tümüyle tutsilere verilmiştir.

Bugüne kadar okuduğum kaynaklarda Belçika ile Fransa Ruanda’ya müdahil olana kadar tutsi ve hutu halklarının çok iyi geçindikleri keza aralarındaki bağların oldukça sağlam olduğundan bahsediliyor. Okuduklarımdan yola çıkarak şunu sormak istiyorum nasıl oluyor da ilişkileri son derece sağlam olan iki kesim birbirlerine bu kadar düşman edilebiliyor?

Menfaat çatışması. Arada bir menfaat çatışması yaratmak çok zor bir şey değil. Evet dediğinizde haklısınız. Bende tanışma imkanı buldum iki taraftan insanlarla. Onları incelediğinizde hani yüzlerine baktığınızda kaşlarında gözlerinde çok fazla bir farklılık göremiyorsunuz.  Misal iki tane insan koysalar karşınıza biri tutsi biri hutu olsa baktığınızda hangisi hutudur hangisi tutsidir ve ya ikisi de aynı ırka mı sahiptir şeklinde bir ayrım yapmanız mümkün değil. Ama dediğim gibi Afrika’da birtakım sorunlar var. Sömürgecilikten sonra aşılamamıştır bu sorunlar. Düşmanlıklar yaratmak çok kolay. Etnik farklılıkların çok fazla olması, dinsel farklılıkların rahat kullanılabilmesi ile oluşan sorunlar aşılamadı henüz. Orta Afrika Cumhuriyeti bugün hala bunu tartışıyor. Ruanda örneği de bunun bir göstergesidir diyebiliriz.  Hutularla tutsilerin birbirine kırdırılması birbirlerine düşman edilmesi tamamen oradaki kötü idarecilerle alakalı. Yine dış güçlerin izlemiş olduğu politikalarla alakalı. Verilen bir iki demeç bile orda insanların birbirine kolayca düşman olması için yeterli olabiliyor.  Ne yazık ki Afrika’da böyle bir sıkıntı var.

 

Bu olayların buralara kadar gelmesinde Belçika ve Fransa’nın büyük bir rolü vardır diyebiliriz yine BM’nin etkisizliği söz konusu ben şahsen BM’nin Ruanda’da kendi başına kararlar aldığına inanmıyorum diğer güçler tarafından etkisizleştirildiğini düşünüyorum bu noktada beni teyit edebilir misiniz? 

 

Bu olayların buraya kadar gelmesine göz yumuldu diyelim en doğru ifade bu olur. Evet, bu çatışmalar başlamıştı fakat ilk başta düşük yoğunlukta çatışmalardı bunlar. Çok fazla bir sıkıntı yoktu fakat iki taraftan da insanlar öldürüldükçe ve bunlar Fransız radyoları tarafından insanlara taşındıkça etraf gittikçe karıştı. Biliyorsunuz orda yerel radyolar pek aktif değil genelde Fransız kanallarının radyo frekansları etkin ve onların yapmış oldukları yalan haberler insanların birbirine karşı dolmasına düşmanlık beslemesine sebep oldu. Çatışmalar başladığında BM oraya gerçekten asker sevk etmiş olsaydı ve güvenlikli bölgeler oluştursaydı bir sorun yaşanır mıydı yaşanmazdı. Ama şu var BM’yi harekete geçirecek bazı mekanizmalara ihtiyaç vardı. İşte bunun için burada Fransa ve Belçika’nın aktif bir politika izlemeleri gerekirdi ama aktif bir politika izlenmemesini ben iyi niyetli bulmuyorum. Sanki olayların biraz o noktaya gelinmesine göz yumuldu. Ha çok acımasız olmamak lazım belki bu derece bir katliamın yaşanılabileceği hesap edilmemişti. Onun muhasebesi yanlış yapıldı dolayısıyla ortaya böyle bir sıkıntı çıktı.  Yine BM’ye şöyle bir eleştiri yöneltmemek lazım BM bunu istemiştir demek çok acımasız bir eleştiri olur. Fakat BM’nin Afrika’da yönlendirilmesi gerekiyor. Ve onu yönlendirecek ülkeler orada daha fazla lobisi olan oraları çok daha yakından tanıyan ülkelerdir. Fakat bu ülkelerin iyi niyetli olmamaları durumunda BM’nin böyle sorunlarla karşılaşması mümkün olabiliyor yani orda ben BM’ye doğrudan bir eleştiri yöneltmiyorum. Tabi ki nihayetinde bir başarısızlık vardır ve bunun faturası da hem BM’ye hem de Fransa ve Belçika gibi batılı ülkelere eski sömürgeci güçlere çıkarılmalıdır.

 

Bu olaylardan sonra gerek ABD liderleri gerek BM liderleri pişmanlıklarını belirten cümleler kurdular yine bir kısım insan tıpkı Yahudi soykırımında olduğu gibi “bilmiyorduk haberimiz yoktu bilseydik müdahale ederdik” şeklinde konuşmalar yaptılar siz bu tutum hakkında ne düşünüyorsunuz?

 

Vallahi çok iyi niyetli değil. Bence bunlar sadece günü kurtarmaya dönük açıklamalardı çünkü Ruanda’da yaşanan katliamın boyutunun bir benzeri şuan Ruandalıların da karıştığı Kongo Demokratik Cumhuriyetinde yaşanıyor. Evet, Ruanda’da bazı şeyler sona erdirildi. Evet, Ruanda açısından bu durum böyledir fakat o dönemde çok ciddi bir nüfus 1994 yılında Kongo Demokratik Cumhuriyetine göç etmiştir ancak ondan sonraki dönemde Kongo Demokratik Cumhuriyetinin karıştığını görüyoruz. Oraya hem göç eden tutsiler var hem de hutular var. isyancı grupların desteklenmesi suretiyle tutsiler şuan orda intikam alıyorlar ve oradaki olaylara da müdahale edilemiyor. Ha bir anda belki 800 bin 900 bin insan öldürülmüyor katledilmiyor ama sayıya baktığımızda bu ölümlerin günden güne arttığını söyleyebiliriz. Ve bugün bunun başını da Ruanda’nın devlet başkanı Paul Kagame çekiyor. BM evet pişmanlık duyuyordur muhakkak.  En azından insan olan bundan tabi ki pişmanlık duyabilir fakat bugün gelinen noktada Kongo Demokratik Cumhuriyetinde ne kadar etkinler onu da tartışmak mümkün.

 

Konuşmanızın başından beri Afrika’nın günümüzde bile ne kadar karışık bir yapısı olduğundan bahsettiniz sizce Afrika’da bugün ya da gelecekte tekrar bir Ruanda örneği olur mu?

 

Bu Afrika’da yaşanılabilir ki bugün yaşanılıyor da zaten. Az önce de bahsettim evet yine biraz daha düşük yoğunlukta olmakla birlikte Kongo demokratik cumhuriyetinde böyle bir sorun yaşanılıyor şuan. Eğer gerçekten önlem alınmadığı taktirde yarın öbür gün bir benzer örnek Orta Afrika Cumhuriyetinde yaşanılabilir. Güncele baktığımızda yine Güney Sudan’da şimdilik bir mutabakat sağlanmış gibi görünüyor fakat işin içerisinde çok ciddi bir petrol rezervi var.  Dolayısıyla bakın orda iki taraf ta Hristiyan olmasına rağmen sadece petrol kaynaklarının yönetilmesinden ötürü birbirlerini kesiyor şuanda. Hristiyanlar birbirlerini öldürüyorlar. Yani bir din savaşı da değil oradaki Ruanda’da ki gibi bir etnik savaş. Haliyle bu tür örneklerin ortaya çıkması muhtemel. Derseniz neler yapılabilir burada bölge ülkelerine çok fazla sorumluluk düşüyor yani uluslararası kamuoyunu bir tarafa koyarsanız bölge ülkelerinin birbirlerine karşı biraz daha şeffaf olmaları sorumluluk sahibi olmaları ve birbirleriyle yaşanacak bu tür çatışmalara izin vermemeleri gerekiyor. Çünkü şunu bilmek zorundalar zamanında öyle bir çizilmiş ki bu sınırlar ve bir etnik grup sadece bir ülkede bulunmuyor üç dört tane farklı ülkeye yayılabilmiş durumda olabiliyor. Siz bugün bir hutuyu ya da bir tutsiyi kesmeye çalıştığınızda savaş sırası onlar komşu ülkelerdeki akrabalarına kaçabiliyorlar oralara sığınabiliyorlar ve yarın öbür gün oralarda benzer sorunlar yaşanılabiliyor. Bugün Afrika’da 54 ülke var ama bu 54 ülkenin sayısı daha da artabilir. Yeni bölünmeler de mümkün. Batılı ülkelerin ekonomik menfaatlerden dolayı bazen bu bölünmeleri desteklediklerini görüyoruz.  Orada güçlü bir otorite, güçlü bir hükümet kurulamaması bunun temelinde yatan nedenlerden bir tanesi. Dolayısıyla bu tür sorunlar yaşanılabiliyor ve buna dışardan dış güçler müdahil olduklarında böyle çatışmaları da beraberinde getirebiliyorlar.   

 

Zamanında Ruanda’da yapılan soykırımda gerekli önlemler alınamadı dedik bu önlemler neler olabilirdi ve yine şuanda Orta Afrika’da ki soykırımı tamamen engellemek mümkün mü mesela bizler dış ülkeler olarak neler yapabiliriz?

 

Mümkündü. Yani dışarıdaki ülkeler olarak bu baktığınız ülkelere göre değişir. Bir Türkiye Cumhuriyetinin orada izleyebileceği politikalar çok ama çok sınırlıdır gerçekçi olmak gerekirse.  Çünkü Türkiye’ye coğrafya olarak oralar çok uzak. Türkiye oraları iyi tanımıyor, kabile yapısını, etnik yapısını, dinsel yapıyı çok fazla bilmiyor. Bunun için bizim oraya yapabileceğimiz katkı sınırlı. Türkiye’nin yapabileceği katkı şu olabilir; BM bir barış misyonu kurar o barış misyonunda daha çok Afrika ülkelerinin askerleri yer alır Türkiye Cumhuriyeti o barış güçlerine askeri bir eğitim verebilir.  Ve kısıtlı da olsa oradaki ülkelerin kalkınmasına yönelik hamlelere bir takım finansal destek verilebilir. Türkiye’nin böyle destekler vermesi mümkün fakat diğer güçler için bu böyle değil. Afrika’yı daha iyi bilen Afrika’da geçmişte bir sömürgecilik kimliği bulunan ülkelerin yapabilecekleri çok şey var. Mesela Orta Afrika Cumhuriyetinde bu katliam önlenebilirdi neden önlenebilirdi çünkü 2012’de o ilk askeri darbe yapıldığında olayların bu noktaya gelinebileceği biliniyordu. Fransa o dönem Mali’ye asker çıkarmış durumdaydı ve Mali onun için daha öncelikliydi orada Fransa’nın askeri üsleri vardı uranyum yataklarının kontrolü altına alınması gerekiyordu ve önceliği o tarafa verdiler. Bana göre Fransa gibi bir ülke hem Mali’ye hem de Orta Afrika Cumhuriyetine aynı anda asker çıkartabilirdi. Fakat daha olaylar çok yeniydi ve çok fazla ilgilenmediler orayı biraz geri planda bıraktılar. Burada biraz şu var Afrika ülkelerini kendi hallerine bırakıyorlar çatışmaların belli bir noktaya gelinmesine müsaade ediliyor. Ne zamanki çatışmalar belli bir noktaya ulaşıyor Afrika ülkeleri bunları kendileri çözemiyorlar dışarıya yardım için dilenmeye başlıyorlar o zaman bu müdahalelerini meşrulaştırıyor. Fransa’nın burada yapmış olduğu şey buydu. Afrika’da bu tür olaylar yaşanılıyor yaşanmaya devam ediliyor önümüzdeki dönemlerde yaşanılacak da. Belli örnekler yine olacak meydana gelecek işte bugün Orta Afrika Cumhuriyetidir yarın bu Çad için geçerli olabilir. Dolayısıyla uluslararası toplumun burada biraz daha sorumluluk sahibi olması gerekiyor. En azından olayların bu noktaya gelmesine vakit tanınmadan bir hamle yapılması gerekiyor.  Fakat bir de şu var bence o daha önemli bir şey Afrika’nın Afrika Birliği çatısı altında artık düzenli bir ordu oluşturması gerekiyor ve çatışmalara daha hızlı bir şekilde müdahale edebilmesi. Örneğin bir Ruanda olayında eğer Afrika Birliğinin düzenli bir ordusu olsaydı biran önce onları toparlayıp veya intikal ettirebilseydiler böyle bir çatışma yaşanmazdı diye düşünüyorum. Ve ya bugün Orta Afrika Cumhuriyetinde olduğu gibi bu noktalara gelinmezdi.  Neticede bunlar olmuş ama oldubitti yapmak da çok doğru değil en azından önümüzdeki dönemde bunların yaşanmaması için neler yapılabilir ona bakılmalı. Fakat şimdi Ruanda olayından yeterince ders çıkarılmış mıdır 1994’ten bugün geldiğimiz 2014’e kadar aradan 20 yıl geçmiş ve halen gereken derslerin çıkarılamadığını görüyoruz. Halen insanlar yakalanıyorlar. 1994 yılında soykırım suçu işlediklerinden itham edilerek yargılanmaya devam ediliyorlar yani dosyalar kapanmış değil.

 

Ruanda’da olayların sonrasında yas politikaları adına herhangi bir şey yapılmış mıdır?

 

Ruanda mahkemeleri kurulmuştur olayların yargılanması noktasında ama bugün baktığımızda halen bu yargılamaların devam ettiğini görüyoruz. Oradaki sorumluların birçoğu kaçmıştır Belçika’ya Fransa’ya sığınmıştır. Fransa, Belçika bunları iade etmiş midir hayır etmemiştir. Mahkemenin taleplerine rağmen etmemiştir.  Dolayısıyla burada yas politikası çok yüzeysel kalacaktır uygulanabilse bile. Burada bir yas politikası ilan edersiniz  ama o ilan edeceğiniz yas politikası çok sınırlı olur. Yapılması gereken olayların bir an önce aydınlatılması yoksa yas politikasıyla çok somut bir şey sağlanamaz o biraz yüzeysel kalır. Bu olayların biran önce sorumlularının yargılanması ve cezalandırılması noktasında Afrika Birliğinin, BM’nin bu konuda öncü olması gerekirdi. En azından insanlar rahat ederdi. Ama maalesef bunların olmadığını görüyoruz.

 

Peki, uluslararası hukuk açısından ihlalleri değerlendirdiğimizde Ruanda’da hukuk kurallarının etkinliğine dair neler söylemek mümkün?

 

İhlal edilen birçok nokta var en basiti olayların sorumluları ortaya çıkartılıp yargılanamadı. Belli başlı birkaç sembolik isim yargılanıp ceza aldılar. Biraz göstermelik oldu. Uluslararası kamuoyunun sinirinin yatışması amacıyla bu tür politikalar izlendi.  Ama gerçekten olaylar araştırılmadı. Bir soruşturma komisyonu kurarsınız bu komisyon olayların temeline iner ne yapılmıştır ne yapılmamıştır diye bakar. Ruanda’da bu tür şeyler yapılmamıştır dolayısıyla uluslararası hukukun çok tecelli ettiğini düşünmüyorum ben. Yine bugün Kongo’da aynı sıkıntı yaşanılıyor yine önlem alınmıyor. Bugün benzer bir olay yaşansa bu da 21. Yy’in ayıbı olacaktır. Bu tür olayların yaşanması da mümkün ve bu tür riskler de var.

 

Çalışmama destek verdiğiniz için ve bu güzel sohbet için size tekrardan çok teşekkür ederim.

 

Rica ederim. Ne zaman Afrika üzerine yardıma ihtiyacınız olursa gerek kaynak konusunda gerek iletişim konusunda elimden geldiğince her türlü desteği verebilirim. Başarılarınızın devamını dilerim hoşça kalın.

 

  • Wix Facebook page

© 2014 Web Sitedeki tüm içerikler ve paylasımların hakları Rukiye Eroğlu'na aittir.

bottom of page