Rukiye Eroğlu "Bir şeyi istiyorsan, git ve al!" The Pursuit of Happyness
"Ustalarını geçmeye çalışan bir çırak."

Tanrı Bizi Affetsin!
“Bir zamanlar bu topraklarda ana tanrıçalar vardı kadın kutsal sayılırdı. Şimdi kadının eti de canı da benliği de yok sayılıyor.”
–Ahmet Ümit
Gün geçmiyor ki ekranlarda, manşetlerde kadına şiddet-tecavüz haberlerini görmeyelim!
Bunları yazmak benim için çok zor! Hissettiklerimi yazıya dökebilmek için geceden beri kendimi sakinleştirmeye çalışıyorum fakat ne yaparsam yapıyım bu bir nefret yazısı olacak çünkü nefret doluyum; tecavüzcülerden dayakçı kocalara, çocuk gelin felaketini başımıza saran tacizcilere ve kadına el kaldıran haysiyetsizlere kadar daha birçoğuna karşı kin ve nefret doluyum!
Ömrümde ilk defa “idam” gibi ağır bir cezayı gönlüme sindire sindire benimsedim!
Başımıza gelen bu felaket aslında çoktan taşmış(!) bardağa damlayan son damla olsun! Bir kızımızın aşağılık yaratıklar
tarafından tecavüze uğraması daha sonra bedeninin yakılarak dere kenarına atılması nasıl bir zihniyetin yapabileceği bir şeydir? Bakın bu olaya “hayvanlık” demiyorum çünkü hayvanlara hakaret olur!
Özgecan neden böyle bir katliamın kurbanı oldu? Özgecan’ın tek suçu kadın olmak mıydı? Hayır, kadın olmak bir suç değildi! Peki, o dolmuşta tek başına kalması mıydı bu faciayı yaşamasının sebebi? Hayır, lanet olsun hayır! Yaşadığı talihsizlikti! İnsanlıktan nasibini almamış, kendini adam sanan üç tane ucube ile karşılaşmış olması başına gelen en büyük talihsizlikti!
Utanıyorum ilk defa gerçek anlamda insan olmaktan utanıyorum! Yaşadığım toplumdaki bu tarz yaratıklarla aynı havayı solumaktan utanıyorum!
Bugün kalkıp oturduğumuz yerden o üç haysiyetsizi suçlamak bize hiçbir şey kazandırmayacak! En ağır şekilde elbette cezalarını çekecekler fakat bu Özgecan’ı geri getirmeyecek! Şimdiye kadar tecavüzden ve şiddetten ölen kadınlarımızı geri getirmeyecek ve bundan sonrası için de aynı felaketlerin yaşanmayacağının garantisini bize vermeyecek! Bize suçlamalardan, nefret gösterilerinden ve cezalardan daha fazlası lazım! Toplumun çekirdeğinden, aileden başlayacak “kadınlık” bilincinin oluşturulması lazım! Şimdiye kadar hep konuştuk artık icraat lazım!
Şunu bilin ki; bugün kadına karşı yapılan şiddet, tecavüz, taciz ve diğer tüm aşağılık suçlardan toplum olarak hepimiz sorumluyuz, hepimiz suçluyuz!
Koca dayağı yiyen kadınların, sevgilisinden şiddet gören kadınların yaşadıklarının “basit bir şeymiş” gibi “çiftler arasında o tarz kavgalar olurmuş” gibi algılanmasına sebep olduğumuz için suçluyuz! Tek bir fiskenin hesabını sormadığımız için suçluyuz! Almadığımız önlemler için suçluyuz! Bu sadist zihniyetin tohumlarını toplumumuza ektiğimiz için suçluyuz! Erkek çocuklarımıza “bir kadına nasıl davranmaları gerektiğini” öğretemediğimiz için suçluyuz! Oğlunun sevgilisi olduğunda, oğlu bunu tüm ailesinin önünde “rahatça” ilan ettiği zaman adeta şeref töreni yapan babanın, aynı tavrı kız çocuğuna sergilemesini ayıp, edepsizlik olarak gördüğümüz için suçluyuz! Namus kavramını kadın üzerinde en sert biçimde aksettirenlere karşı, namusun kadın ve erkek açısından aynı çağrışımı yaptığını benimsetemediğimiz için suçluyuz! Cinsel birliktelikler kadın üzerinde tabulaştırılırken, toplum tarafından erkeğin her türlü cinsel birlikteliğinin yasallaştırıldığı “delikanlı adamdır yapar” şeklindeki tabirlere ve bu sığ ahlak anlayışına karşı çıkmadığımız için suçluyuz! Evlenen kadınların adeta kocasının malıymış gibi sunulduğu düzene hayır demediğimiz için suçluyuz! Ve biz, sevgili halkım! Bu topraklar içinde yaşayan tüm tacizcilere, tecavüzcülere, Özgecan ve Özgecan gibi kızlarımızın ölümüne sebep olan yaratıklara “DUR” diyemediğimiz için yaşanılan felaketlerden hepimiz suçluyuz! Tanrı bizi affetsin!